Oduncunun yeni karısı hali vakti yerinde bir aileden
geliyormuş. Ormanın kıyısında virane bir kulübede
oturmaktan ve kıt kanaat yaşamaktan nefret ediyormuş. Üstelik üvey çocuklarını da
hiç sevmiyormuş.
Hansel
ve Gretel çok soğuk bir kış gecesi, yataklarına yatmış
uyumaya hazırlanırken, üvey annelerinin babalarına,
“Çok az yiyeceğimiz kaldı. Eğer bu çocuklardan
kurtulmazsak, hepimiz açlıktan öleceğiz,” dediğini
duymuşlar.
Babaları bağırarak karşı çıkmış. “Tartışmaya gerek yok,”
demiş karısı. “Ben kararımı verdim. Yarın onları ormana
götürüp bırakacağız.”
“Endişe etme,” diyerek kardeşini teselli etmiş Hansel.
“Evin yolunu buluruz.” O gece Hansel geç saatlerde
gizlice dışarı çıkmış ve cebine bir sürü çakıl
doldurmuş.
Sabah olunca, ailece ormana doğru yürümeye başlamışlar.
Yürürlerken Hansel cebindeki çakılları kimseye fark
ettirmeden atıp, geçtikleri yolu işaretlemiş. Öğle üzeri
babalarıyla üvey anneleri
onlar için bir ateş yakmışlar ve hemen geri
döneceklerini söyleyip ormanın içinde yok olmuşlar. Tabii
geri dönmemişler.
Kurtlar etraflarında ulurken tir tir titreyen Hansel ve
Gretel ay doğana kadar ateşin yanından ayrılmamış. Sonra
ay ışığında parlayan çakılları izleyerek hemen evin
yolunu bulmuşlar.
Babaları onları görünce sevinçten havalar uçmuş. Üvey
anneleri de çok sevinmiş gibi davranmış ama aslında
kararını değiştirmemiş. Üç gün sonra onlardan kurtulmayı
tekrar denemek istemiş. Gece, çocukların odasının
kapısını kilitlemiş. Bu sefer Hansel’in çakıl
toplamasına izin vermemiş. Ama Hansel zeki bir çocukmuş.
Sabah ormana doğru
yürürlerken, akşam yemeğinde cebine sakladığı kuru
ekmeğin kırıntılarını yere saçıp arkasında bir iz
bırakmış.
Öğleye
doğru üvey anneleriyle babaları
çocukları yine bırakıp gitmişler. Onların geri
dönmediklerini görünce, Hansel ve Gretel sabırla ayın doğup yollarını aydınlatmasını beklemişler. Ama
bu sefer geride bıraktıkları izi bulamamışlar. Çünkü
kuşlar bütün ekmek kırıntılarını yiyip bitirmişler.
Bu
defa çocuklar gerçekten de kaybolmuşlar. Ormanda, üç gün
üç gece, aç açına ve korkudan titreyerek dolanıp
durmuşlar. Üçüncü gün, bir ağacın dalında kar beyazı bir
kuş görmüşler. Kuş onlara güzel sesiyle şarkılar
söylemiş. Onlar da açlıklarını unutup kuşun peşine
düşmüşler. Kuş onları tuhaf bir evin önüne getirmiş. Bu
evin duvarları ekmekten, çatısı pastadan
ve pencereleri şekerdenmiş.
Çocuklar tüm sıkıntılarını unutmuşlar ve eve doğru
koşmuşlar. Tam Hansel çatıdan, Gretel de pencereden bir
parça yiyecekken içeriden bir ses duyulmuş: “Evimi kim
kemiriyor bakiyim?” Bir bakmışlar kapıda
dünya tatlısı yaşlı bir teyze.
“Zavallıcıklarım benim,” demiş kadın, “girin içeri.”
İçeri girmişler ve hayatlarında hiç yemedikleri
yiyecekleri yemişler. O gece kuş tüyü yataklarda
yatmışlar.
Fakat
sabah her şey değişmiş. Yaşlı kadın dikkatsiz çocukları
tuzağa düşürmek için evini ekmek ve
pastadan yapmış bir cadıymış meğer. Hansel’i
saçlarından tuttuğu gibi yataktan kaldırmış ve onu bir
ahıra kilitlemiş. Sonra da Gretel’i sürüye sürüye
mutfağa götürmüş.
“Kardeşin bir deri bir kemik!” demiş cırtlak bir sesle.
“Ona yemekler pişir! Onu
şişmanlat! Eti budu yerine gelince ağzıma layık bir
yemek
olacak! Ama sen hiçbir şey yemeyeceksin! Bütün
yemekleri o yiyecek.” Gretel ağlamış,
ağlamış, ama çaresiz cadının söylediklerini yapmış.
Neyse
ki Hansel’in aklı hâlâ başındaymış. Gözleri pek iyi
görmeyen cadıyı kandırmaya karar vermiş. Cadı
şişmanlayıp şişmanlamadığını anlamak için her sabah Hansel’in parmağını yokluyormuş. Hansel de parmağı
yerine bir tavuk kemiği uzatıyormuş ona. “Yok, olmaz.
Yeterince şişman değil!” diye bağırıyormuş cadı. Sonra
da mutfağa gidip Gretel’e daha fazla yemek yapmasını söylüyormuş.
Bu
böyle bir ay sürmüş. Bir gün artık cadının sabrı
taşmış. “Şişman, zayıf fark etmez. Bugün Hansel böreği
yapacağım!” diye haykırmış Gretel’e. “Fırına bak bakalım
hamur kıvama gelmiş mi!” Korku içinde yaşamasına rağmen Gretel’in de Hansel gibi hâlâ aklı
yerindeymiş. Cadının onu fırına iteceğini anlamış.
“Başımı fırına sokamıyorum! Hamuru göremiyorum!” diye
sızlanmış. Cadı elinin tersiyle Gretel’i hızla kenara
itmiş ve başını fırına sokmuş. Gretel bütün gücünü
toplayıp yaşlı cadıyı fırının içine itmiş, sonra da
arkasından kapağı kapamış.
Hansel
böylece kurtulmuş, ama hâlâ eve nasıl gideceklerini
bilmiyorlarmış. Tekrar ormana dalmışlar. Bir süre sonra
karşılarına bir dere çıkmış. Bir ördek önce Hansel’i
sonra da Gretel’i karşı kıyıya geçirmiş. Çocuklar birden
bulundukları yeri tanımışlar. Hızla evlerine doğru
koşmuşlar.
Onları
karşısında gören babaları
çok mutlu
olmuş. Sevinç gözyaşları içinde, onları ormanda
bıraktıktan kısa bir süre sonra o acımasız üvey
annelerinin ailesinin yanına gittiğini söylemiş.
Yaptıkları için üzüntüden nasıl kahrolduğunu anlatmış.
Babalarını bir
sürpriz daha bekliyormuş. Hansel ceplerinden, Gretel de
önlüğünün cebinden cadının evinde buldukları altın ve
elmasları çıkartmışlar. Ailenin tüm sıkıntıları sona
ermiş böylece. O günden sonra da ömürlerini
mutluluk içinde sürdürmüşler. |